Her şey senin kucağında başlamıştı anne,
Her kucağı sen sandım, yanıldım;
İnsanların acımasız olduğunu,
Geç anladım.
Bilemedim anne… Bilemedim...
Küçüktüm, büyüdüm,
Büyüdüm de dünyayı küçük sandım, yanıldım;
Ne kadar büyüsem de
Hayatta bir nokta kadar değerim olduğunu,
Geç anladım.
Bilemedim anne... bilemedim...
Hayatı senin kadar şevkatli sandım.
Onu bıraksam da
O küçük ellerimden beni sımsıkı tutar sandım;
Beni umursamadığını,
Geç anladım.
Bilemedim anne... bilemedim...
Her üç yanlışın bir doğruyu
Götürdüğünü sandım;
Ne kadar da yanılmışım !...
Bir yanlışın tüm doğruları götürebileceğini,
Geç anladım.
Bilemedim anne... bilemedim...
İki canım var zannederdim.
Biri sendin.
Gittin...
Tek canım olup yarısının kaldığını,
Sonradan fark ettim.
Bilemedim annem... bilemedim...
Ama en çok neyi bilemedim biliyor musun annem ?
Seni hep bekledim...
Bilemedim annem affet beni
Oysa sen her zaman benimleydin;
Sen hep benimleydin
Çok geç anladım
Bilemedim annem... bilemedim…
Hakkımda

- SiRHoT
Bir hikâyem vardı
Kimselere anlatamadığım
Bir hikâyem vardı
Okuduğumda, gözyaşlarımı tutamadığım
Bir hikâyem vardı
Başrolünü benim oynadığım
Bir hikâye ki
İşte o "BENİM HAYATIM"
23 Mayıs 2009 Cumartesi
İSTANBUL'U DİNLİYORUM, GÖZLERİM YAŞLI
İstanbul’u dinliyorum,
Gözlerim yaşlı…
Önce delice bir rüzgâr esiyor;
Yerlerde içki şişeleri yuvarlanıyor,
Çöp kutuları devriliyor.
Yakında, hemen yanıbaşımda,
Aç bir adamın haykırışları…
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim yaşlı…
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim yaşlı…
Uçaklar geçiyor üstümden;
Çok yükseklerden.
Gemiler demir alıyor limanlardan,
Bir kadının suya damlıyor gözyaşları…
İstanbul’u dinliyorum gözlerim yaşlı…
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim yaşlı…
Kapkaççılarla dolu Kapalıçarşı,
Tefecilerle dolu ara sokakları,
Dilenci dolu avlular…
Bağrışlar yükseliyor çok uzaklardan,
Bir kış gününde trafik kavgaları.
İstanbul’u dinliyorum gözlerim yaşlı…
İstanbul’u dinliyorum gözlerim yaşlı…
Bir dul geçiyor kahvehanenin oradan;
Küfürler, sataşmalar, tartaklamalar,
Bir şey düşüyor başından yere;
Baş örtüsü olmalı…
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim yaşlı
İstanbul’u dinliyorum gözlerim yaşlı
Bir selâ veriliyor caminin birinde,
Cehennem sıcak mı değil mi bilmiyorum…
Gözlerin ıslak mı değil mi bilmiyorum,
Ama gözyaşları süzülüyor yanaklarımdan…
Bütün bunlara kayıtsız kalmama üzülüyorum…
Bu şiiri yazıyorum…
Yüreğimin sesini dinliyorum…
İstanbul’u dinliyorum…
Gözlerim yaşlı…
Önce delice bir rüzgâr esiyor;
Yerlerde içki şişeleri yuvarlanıyor,
Çöp kutuları devriliyor.
Yakında, hemen yanıbaşımda,
Aç bir adamın haykırışları…
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim yaşlı…
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim yaşlı…
Uçaklar geçiyor üstümden;
Çok yükseklerden.
Gemiler demir alıyor limanlardan,
Bir kadının suya damlıyor gözyaşları…
İstanbul’u dinliyorum gözlerim yaşlı…
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim yaşlı…
Kapkaççılarla dolu Kapalıçarşı,
Tefecilerle dolu ara sokakları,
Dilenci dolu avlular…
Bağrışlar yükseliyor çok uzaklardan,
Bir kış gününde trafik kavgaları.
İstanbul’u dinliyorum gözlerim yaşlı…
İstanbul’u dinliyorum gözlerim yaşlı…
Bir dul geçiyor kahvehanenin oradan;
Küfürler, sataşmalar, tartaklamalar,
Bir şey düşüyor başından yere;
Baş örtüsü olmalı…
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim yaşlı
İstanbul’u dinliyorum gözlerim yaşlı
Bir selâ veriliyor caminin birinde,
Cehennem sıcak mı değil mi bilmiyorum…
Gözlerin ıslak mı değil mi bilmiyorum,
Ama gözyaşları süzülüyor yanaklarımdan…
Bütün bunlara kayıtsız kalmama üzülüyorum…
Bu şiiri yazıyorum…
Yüreğimin sesini dinliyorum…
İstanbul’u dinliyorum…
BİR MASALDIR YAŞAMAK
Genç delikanlı oturuyordu bir kenarda
Yine kaybolmuştu hayâllerle süslü dünyasında
Kâğıtlarla dolu bir masada bulunuyorsa da
O şu an çok uzaklardaydı aslında
İşte her şey olup bitti bir anda
Delikanlı göz göze geldi bir kızla
Bir küçük elektriklenme oldu aralarında
Bu bile yetti delikanlıyı hayâllerinden uyandırmaya.
Ve başladı böylece sonu belli olmayan bir aşk hikâyesi daha
Kız çok güzel ve popülerdi ama
Ne yazık ki yoktu o badem gözlerinde bir damla vefa
Delikanlı bile bile kapıldı böyle bir aşkın girdabına
Eline bir kalem aldı ve yazdı masada bulunan kâğıda
Çok değil dört satır yetiyordu kıza olan aşkını anlatmaya
Büyük bir aşk gizliydi mısralarında
Bakalım kız fark edebilecek miydi bu aşkı sonunda
Koşarak geldi kızın yanına
Kızın eline tutuşturup kâğıdı uzaklaştı anında
Kız açıp okudu kâğıdı merakla
Yansıdı muhteşem gözlerinde dört tane mısra
“Yaşam bir masalsa
Badem gözlü prensesim olur musun dünyamda
Çünkü eğer sensiz yaşayacaksam bu diyarda
Vazgeçerim ben tahttan da tacımdan da.”
Bakındı kız heyecanla etrafına
Ama göremedi delikanlıyı vazgeçti sonunda
Kızın bir sevgilisi vardı okulun futbol takımında
Böyle bir kız nasıl yüz verebilirdi ki o delikanlıya
Ertesi gün okula vardığında
Gördü delikanlıyı her zamanki masasında
Yaklaştı ve oturdu yanına
Tam konuşacakken geldi kızın sevgilisi futbol takımıyla
Orada ne aradığını sordu kıza
Delikanlıyı fark etti sonra
Tuttuğu gibi kaldırdı kızı tek koluyla
Ve ayrıldı kız oradan, hiçbir şey söyleyemeden delikanlıya
Günler böyle geçerken kız bir mesaj yolladı arkadaşıyla
Başka ne yapabilirdi ki bu olay karşısında
Olmuştu sevgilisi tam bir zorba
Buna rağmen çıkmalıydı onunla popülerlik adına
Nasıl olmuştu da onu tercih etmişti böyle tatlı bir delikanlıya
Şöyle bir mesaj vardı notta:
“Benim için tacından vazgeçecek kralıma:
Eğer yaşıyorsan sevdiğin kızı kurtarma umuduyla
Belki de yapabilirsin bunu eğer inanıyorsan peri masallarına.”
Delikanlı karar vermişti kızı kurtarmaya
Ama okumamıştı kağıdın arkasını daha
Ve göremeyecekti o notu bir daha bakmayacaktı kâğıda
Çoktan kararını vermişti kafasında
Bir gün karşılaştılar okul çıkışında
Tam geldiğinde takımın kaptanı arabasıyla
Bu olmuştu artık bardağı taşıran son damla
Arabadan indi, bir bıçak çıkardı ve sataştı delikanlıya
Neler olduğunu anlamadan demirin soğuğunu hissetti karnında
Ve kanlar başladı büyük bir hızla vücudundan akmaya
Delikanlı yere uzandığında
Kız ağlıyordu yanı başında
Bir melek ağlıyor diye düşündü ve kayboldu boşlukta
Kızın badem gözlerinden yaşlar süzülüyordu delikanlı kaderine teslim olduğunda
Ve uyanamayacaktı bir daha asla
Kız kendini kaybetti çığlıkları arasında.....
Açtı kız gözlerini bir hastane odasında
Gözyaşları yakıyordu yüreğini hiçbir şey duymak istemiyordu şu anda
Yanındakilerin bakışları her şeyi anlatıyordu ona
Kız doğruldu yatağında ve başladı koşmaya
Gerçeklerden kaçmaya
Saatler sonra....
Ay parlıyordu gökyüzünde dostça
Genç bir kızın gözyaşları soğuk geceye karıştığında
Oturmuş bekliyordu çaresizce bir uçurumun kıyısında
Elinde, yarım kalmış bir sigara
Buğulanmış gözlerle bakıyordu uçsuz bucaksız okyanusa
Hayatının bu son dakikalarında
Yavaş yavaş yürüdü yamacın kıyısına
Ve bıraktı kendisini aşağıya
Okyanusun bilinmeyen karanlıklarına
Cebinde yazılmış ama gönderilmemiş bir mesajla
“Masallar tatlıdır ve güzellikle biter sonunda,
Gerçekler ise acıdır, bitiverir hiç beklemediğin bir anda
Biz en iyisi yaşayalım masallarda
Hayallerinde buluşalım; o sonsuz, harikalar diyarında...”
Yine kaybolmuştu hayâllerle süslü dünyasında
Kâğıtlarla dolu bir masada bulunuyorsa da
O şu an çok uzaklardaydı aslında
İşte her şey olup bitti bir anda
Delikanlı göz göze geldi bir kızla
Bir küçük elektriklenme oldu aralarında
Bu bile yetti delikanlıyı hayâllerinden uyandırmaya.
Ve başladı böylece sonu belli olmayan bir aşk hikâyesi daha
Kız çok güzel ve popülerdi ama
Ne yazık ki yoktu o badem gözlerinde bir damla vefa
Delikanlı bile bile kapıldı böyle bir aşkın girdabına
Eline bir kalem aldı ve yazdı masada bulunan kâğıda
Çok değil dört satır yetiyordu kıza olan aşkını anlatmaya
Büyük bir aşk gizliydi mısralarında
Bakalım kız fark edebilecek miydi bu aşkı sonunda
Koşarak geldi kızın yanına
Kızın eline tutuşturup kâğıdı uzaklaştı anında
Kız açıp okudu kâğıdı merakla
Yansıdı muhteşem gözlerinde dört tane mısra
“Yaşam bir masalsa
Badem gözlü prensesim olur musun dünyamda
Çünkü eğer sensiz yaşayacaksam bu diyarda
Vazgeçerim ben tahttan da tacımdan da.”
Bakındı kız heyecanla etrafına
Ama göremedi delikanlıyı vazgeçti sonunda
Kızın bir sevgilisi vardı okulun futbol takımında
Böyle bir kız nasıl yüz verebilirdi ki o delikanlıya
Ertesi gün okula vardığında
Gördü delikanlıyı her zamanki masasında
Yaklaştı ve oturdu yanına
Tam konuşacakken geldi kızın sevgilisi futbol takımıyla
Orada ne aradığını sordu kıza
Delikanlıyı fark etti sonra
Tuttuğu gibi kaldırdı kızı tek koluyla
Ve ayrıldı kız oradan, hiçbir şey söyleyemeden delikanlıya
Günler böyle geçerken kız bir mesaj yolladı arkadaşıyla
Başka ne yapabilirdi ki bu olay karşısında
Olmuştu sevgilisi tam bir zorba
Buna rağmen çıkmalıydı onunla popülerlik adına
Nasıl olmuştu da onu tercih etmişti böyle tatlı bir delikanlıya
Şöyle bir mesaj vardı notta:
“Benim için tacından vazgeçecek kralıma:
Eğer yaşıyorsan sevdiğin kızı kurtarma umuduyla
Belki de yapabilirsin bunu eğer inanıyorsan peri masallarına.”
Delikanlı karar vermişti kızı kurtarmaya
Ama okumamıştı kağıdın arkasını daha
Ve göremeyecekti o notu bir daha bakmayacaktı kâğıda
Çoktan kararını vermişti kafasında
Bir gün karşılaştılar okul çıkışında
Tam geldiğinde takımın kaptanı arabasıyla
Bu olmuştu artık bardağı taşıran son damla
Arabadan indi, bir bıçak çıkardı ve sataştı delikanlıya
Neler olduğunu anlamadan demirin soğuğunu hissetti karnında
Ve kanlar başladı büyük bir hızla vücudundan akmaya
Delikanlı yere uzandığında
Kız ağlıyordu yanı başında
Bir melek ağlıyor diye düşündü ve kayboldu boşlukta
Kızın badem gözlerinden yaşlar süzülüyordu delikanlı kaderine teslim olduğunda
Ve uyanamayacaktı bir daha asla
Kız kendini kaybetti çığlıkları arasında.....
Açtı kız gözlerini bir hastane odasında
Gözyaşları yakıyordu yüreğini hiçbir şey duymak istemiyordu şu anda
Yanındakilerin bakışları her şeyi anlatıyordu ona
Kız doğruldu yatağında ve başladı koşmaya
Gerçeklerden kaçmaya
Saatler sonra....
Ay parlıyordu gökyüzünde dostça
Genç bir kızın gözyaşları soğuk geceye karıştığında
Oturmuş bekliyordu çaresizce bir uçurumun kıyısında
Elinde, yarım kalmış bir sigara
Buğulanmış gözlerle bakıyordu uçsuz bucaksız okyanusa
Hayatının bu son dakikalarında
Yavaş yavaş yürüdü yamacın kıyısına
Ve bıraktı kendisini aşağıya
Okyanusun bilinmeyen karanlıklarına
Cebinde yazılmış ama gönderilmemiş bir mesajla
“Masallar tatlıdır ve güzellikle biter sonunda,
Gerçekler ise acıdır, bitiverir hiç beklemediğin bir anda
Biz en iyisi yaşayalım masallarda
Hayallerinde buluşalım; o sonsuz, harikalar diyarında...”
RAHAT UYU BEBEK
Bir haftalıktı daha
Dünyaya yeni gelmişti
Yarı açıktı gözleri
Usulca fısıldadım kulağına
Açma bebek gözlerini
Bırak kirlenmesin,
Bırak sende kalsın renklerin,
Dinlemedi,
Gözlerinin ilk göreceği
Annesinin hareketsiz bedeniydi.
Olanlara bir anlam veremedi
Ağlamaya başladı avazı çıktığınca
Son bir nefes kalana kadar ciğerlerinde,
Ağlama diyemedim,
Düğümlendi sözcüklerim satırlarımda
Devam etti ağlamaya,
Fakat bir gürültü daha vardı dışarıda
Kulakları sağır eden bir gürültü,
Bebek sustu,
Dinleme dedim,
Kulak kabarttı dışarı,
Düşmanlar sarmıştı her yanı,
Bombalar vuruyordu her binayı,
Derken kapı açıldı,
Tutmaya çalıştım kapıyı ama olmadı
Tüfek elinde iki asker belirdi
Bebek ağlamaya başladı çılgınca
Onu alan eller, değildi annesinin elleri
Öldür onu dedi
Askerin diğeri
Bebek susuverdi
Sessizce başını çevirip baktı bana
Bir gözyaşı damladı satırlarıma
Ve karıştı bebeğin ruhuna
Asker bıraktı bebeği oracığa...
Bir haftalıktı daha
Ne umutları vardı acaba
Nerden bilebilirdi
Hayatının bağlı olduğunu
Bir düşman kurşununa…
Asker karıştığında karanlığa,
Örttüm bebeğin üzerini,
Kapadım elâ gözlerini,
Ve fısıldadım kulağına
Rahat uyu sen güzel bebek
Bu savaşlar elbet bir gün bitecek
Bir gün bitecek elbet…
Dünyaya yeni gelmişti
Yarı açıktı gözleri
Usulca fısıldadım kulağına
Açma bebek gözlerini
Bırak kirlenmesin,
Bırak sende kalsın renklerin,
Dinlemedi,
Gözlerinin ilk göreceği
Annesinin hareketsiz bedeniydi.
Olanlara bir anlam veremedi
Ağlamaya başladı avazı çıktığınca
Son bir nefes kalana kadar ciğerlerinde,
Ağlama diyemedim,
Düğümlendi sözcüklerim satırlarımda
Devam etti ağlamaya,
Fakat bir gürültü daha vardı dışarıda
Kulakları sağır eden bir gürültü,
Bebek sustu,
Dinleme dedim,
Kulak kabarttı dışarı,
Düşmanlar sarmıştı her yanı,
Bombalar vuruyordu her binayı,
Derken kapı açıldı,
Tutmaya çalıştım kapıyı ama olmadı
Tüfek elinde iki asker belirdi
Bebek ağlamaya başladı çılgınca
Onu alan eller, değildi annesinin elleri
Öldür onu dedi
Askerin diğeri
Bebek susuverdi
Sessizce başını çevirip baktı bana
Bir gözyaşı damladı satırlarıma
Ve karıştı bebeğin ruhuna
Asker bıraktı bebeği oracığa...
Bir haftalıktı daha
Ne umutları vardı acaba
Nerden bilebilirdi
Hayatının bağlı olduğunu
Bir düşman kurşununa…
Asker karıştığında karanlığa,
Örttüm bebeğin üzerini,
Kapadım elâ gözlerini,
Ve fısıldadım kulağına
Rahat uyu sen güzel bebek
Bu savaşlar elbet bir gün bitecek
Bir gün bitecek elbet…
BİR KALBİN VEDASI
Satırlarla paylaşıyorum,
En derin duygularımı,
Rüyalarımda dolaşan
Hoş bir güzele karşı,
Aşkımı bir türlü göremedi ama
Takati kalmadı…
Artık
Yoruldu kalbim, bu onun vedası…
Çağlayan gönülden geriye
Ancak birkaç damla tutundu yüreğime
Aşkının aleviyle doluyor gözlerime
Yakarıyorum sana olan sevdamı bu dizelerde
Yalnız, duyan yok sesimi ne çare
Izdırap bitmek bilmiyor
Lâl olup kalıyor dizelerim
Düşündükçe bu imkânsız aşkı
Izdırap daha bir alevleniyor, ve
Zehroluyor hayat, yok oluyor her nefesimle…
En derin duygularımı,
Rüyalarımda dolaşan
Hoş bir güzele karşı,
Aşkımı bir türlü göremedi ama
Takati kalmadı…
Artık
Yoruldu kalbim, bu onun vedası…
Çağlayan gönülden geriye
Ancak birkaç damla tutundu yüreğime
Aşkının aleviyle doluyor gözlerime
Yakarıyorum sana olan sevdamı bu dizelerde
Yalnız, duyan yok sesimi ne çare
Izdırap bitmek bilmiyor
Lâl olup kalıyor dizelerim
Düşündükçe bu imkânsız aşkı
Izdırap daha bir alevleniyor, ve
Zehroluyor hayat, yok oluyor her nefesimle…
UCUZ AŞKLARIM
Tek satırlık aşklarda yaşadım
En ucuz sevdalarımı
Hüzün içtim
Aşkın yüce kadehinden,
Şarap pahalıydı...
Öznesi bendim o dizelerin,
Nesne almaya ise gücüm yoktu.
Çünkü
Benim sevdam ucuzdu...
Beş para etmez satırlarda
Avare avare dolandım,
Canıma tak etti en sonunda,
Bir noktanın üstüne çıktım.
Tam veda edecektim ki yaşama,
İşte o an rastladım sana.
Bir nesnem oldu sonunda...
Zarf tümlecim,
Hayallerimden oluşuyordu belki ama,
Tekrar hayat buldum bir mısrada.
Bu dizem bir noktayla sonlanmadı daha,
O yüzden şimdilik
Koyuyorum yalnızca,
Bilinmeyene giden üç küçük nokta(...)
En ucuz sevdalarımı
Hüzün içtim
Aşkın yüce kadehinden,
Şarap pahalıydı...
Öznesi bendim o dizelerin,
Nesne almaya ise gücüm yoktu.
Çünkü
Benim sevdam ucuzdu...
Beş para etmez satırlarda
Avare avare dolandım,
Canıma tak etti en sonunda,
Bir noktanın üstüne çıktım.
Tam veda edecektim ki yaşama,
İşte o an rastladım sana.
Bir nesnem oldu sonunda...
Zarf tümlecim,
Hayallerimden oluşuyordu belki ama,
Tekrar hayat buldum bir mısrada.
Bu dizem bir noktayla sonlanmadı daha,
O yüzden şimdilik
Koyuyorum yalnızca,
Bilinmeyene giden üç küçük nokta(...)
DÜŞÜNCE
Kapıldığında düşüncelerinin girdabına
Bir çıkış yolu ararsın umutsuzca
Bitmek bilmeyen saatler
Kovalar birbirini umarsızca.
Bambaşka yollara saparsın
Giderek çıkmaza batarsın
Kendini umutsuz hale sokarsın
Bak dostum haline perperişansın
Duvarlar gelir üstüne üstüne
Yetmezmiş gibi pişmanlık eklenir bir de
Kaçmak istersin gidecek yer yok dizelerimde
Sıkıştın kaldın, ne yapacağını bir sor kendine.
Kal ve dövüş benimle mertçe
Galip gelen özgürdür gitmekte
Şimdi başlayacağız yeniden bu şiire
Kazanabilirsin biraz güvenle
Kurallar, bu şiiri bitirebilen kazanır
Benim bitirdiğimi mi düşünüyorsun, kesinlikle hayır
Dedim ya daha başlayamadım bile
Ben de kayboldum düşüncelerimin içinde
Ne yapalım dönelim tekrar başa,
Şiir çember çiziyor kendi etrafında
Kapıldığında düşüncelerinin girdabına,
Bir çıkış yolu ararsın umutsuzca,
Bitmek bilmeyen saatler
Birbirini kovalar umarsızca…
Bir çıkış yolu ararsın umutsuzca
Bitmek bilmeyen saatler
Kovalar birbirini umarsızca.
Bambaşka yollara saparsın
Giderek çıkmaza batarsın
Kendini umutsuz hale sokarsın
Bak dostum haline perperişansın
Duvarlar gelir üstüne üstüne
Yetmezmiş gibi pişmanlık eklenir bir de
Kaçmak istersin gidecek yer yok dizelerimde
Sıkıştın kaldın, ne yapacağını bir sor kendine.
Kal ve dövüş benimle mertçe
Galip gelen özgürdür gitmekte
Şimdi başlayacağız yeniden bu şiire
Kazanabilirsin biraz güvenle
Kurallar, bu şiiri bitirebilen kazanır
Benim bitirdiğimi mi düşünüyorsun, kesinlikle hayır
Dedim ya daha başlayamadım bile
Ben de kayboldum düşüncelerimin içinde
Ne yapalım dönelim tekrar başa,
Şiir çember çiziyor kendi etrafında
Kapıldığında düşüncelerinin girdabına,
Bir çıkış yolu ararsın umutsuzca,
Bitmek bilmeyen saatler
Birbirini kovalar umarsızca…
YARIM KALMIŞ BİR ŞİİR
Oturuyorum gecenin kıyısında,
Mürekkebi bitmiş bir kalem elimde,
Bembeyaz kâğıdım duruyor hâlâ önümde,
Ve bir de kelimelere sığdıramadığım sen varsın içimde.
Düşlerimsin, beni sensizlikte yok olan dünyamdan kurtaran,
Gülüşlerimsin, yaşadığımı hissettiğim anlarda var olan,
Saklımdasın, sadece benim görebildiğim dünyamdasın,
Gerçeğimdesin,
Sen,
Bembeyaz sayfamda henüz başlayamadığım bir şiirimsin.
Mürekkebi bitmiş bir kalem elimde,
Bembeyaz kâğıdım duruyor hâlâ önümde,
Ve bir de kelimelere sığdıramadığım sen varsın içimde.
Düşlerimsin, beni sensizlikte yok olan dünyamdan kurtaran,
Gülüşlerimsin, yaşadığımı hissettiğim anlarda var olan,
Saklımdasın, sadece benim görebildiğim dünyamdasın,
Gerçeğimdesin,
Sen,
Bembeyaz sayfamda henüz başlayamadığım bir şiirimsin.
ELVEDA
Hasretin dalgaları çılgınlar gibi vurduğunda gönlümün kıyısına
Yaslamıştım başımı gecenin koynuna
Yapraklar yatağım olmuştu
Yıldızsız gökyüzü ise yorganım
Ne bir dostum vardı yanımda
Ne de bir arkadaşım
Böyle bir gecede hayaline sarılmıştım.
Hasretin arkadaşım olmuştu o karanlık gecelerde
Sırdaşımdı hayalinse
Bir tek sen yoktun yanımda
Oturduğumda yalnızlık sofrasına
Nefret olmuştu içtiğim su
Sonsuz bir öfkemdi katığımsa
Susamıştım varlığına
Bir damla sevgine hasret kaldım yıllarca
Aradan yıllar geçti...
Şimdi otururken çaresizce bir pencere kenarında
Bu kez ne hayalin ne de yalnızlık var yanımda
Umudun terk edip gittiği bu çorak topraklarda
İşte yine yalnızım bu diyarda.
Elimde yadigâr kalan tek bir fotoğrafla
Veda ediyorum bu güzel yaşama
ELVEDA....
Yaslamıştım başımı gecenin koynuna
Yapraklar yatağım olmuştu
Yıldızsız gökyüzü ise yorganım
Ne bir dostum vardı yanımda
Ne de bir arkadaşım
Böyle bir gecede hayaline sarılmıştım.
Hasretin arkadaşım olmuştu o karanlık gecelerde
Sırdaşımdı hayalinse
Bir tek sen yoktun yanımda
Oturduğumda yalnızlık sofrasına
Nefret olmuştu içtiğim su
Sonsuz bir öfkemdi katığımsa
Susamıştım varlığına
Bir damla sevgine hasret kaldım yıllarca
Aradan yıllar geçti...
Şimdi otururken çaresizce bir pencere kenarında
Bu kez ne hayalin ne de yalnızlık var yanımda
Umudun terk edip gittiği bu çorak topraklarda
İşte yine yalnızım bu diyarda.
Elimde yadigâr kalan tek bir fotoğrafla
Veda ediyorum bu güzel yaşama
ELVEDA....
DOSTLUK & AŞK
Günlerden bir gün güzelken hava
Dostluk bir türkü tutturmuş gidiyormuş yolda
Derken bir de baksın aşk çıkıvermiş aniden karşısına
Süzmüş aşk dostluğu kibirli bir edayla
Başlamış övmeye kendini sonra da
Bir yandan da lafları dokundurmuş dostluğa
"Ben bu dünyadaki en güzel duyguyum" demiş
"En çok ben sevilirim bana ihtiyaç duyulur diye de eklemiş
Sonra da bir soru yöneltmiş :
"Ben en yüce duyguyken sana ne ihtiyaç var ki bu dünyada ?
Bu sözleri duyan dostluk içten içe kederlenmiş
Ama ne yapsın garibim bir cevap verememiş.
Sessizce yürümeye devam etmiş.
Gelgelelim iki farklı yol görünmüş onlara
Ayrılacakken tam dostluk da aşk da farklı taraflara,
Dostluk seslenmiş aşka
"Benim niye var olduğumu sormuştun ya bu dünyada
Bir çok nedeni olsa da bunlardan biri sensin aslında
Sen kibrinle terk edip gittiğinde insanları
Silmek için burdayım ardında bıraktığın gözyaşlarını..."
Aşk duymazlıktan gelip devam etmiş yoluna
Ve çıkmış konaklayacak başka bir kalp aramaya
Dostluksa sapmış başka bir yola
Giden Kırık Kalpler diyarına...
Dostluk bir türkü tutturmuş gidiyormuş yolda
Derken bir de baksın aşk çıkıvermiş aniden karşısına
Süzmüş aşk dostluğu kibirli bir edayla
Başlamış övmeye kendini sonra da
Bir yandan da lafları dokundurmuş dostluğa
"Ben bu dünyadaki en güzel duyguyum" demiş
"En çok ben sevilirim bana ihtiyaç duyulur diye de eklemiş
Sonra da bir soru yöneltmiş :
"Ben en yüce duyguyken sana ne ihtiyaç var ki bu dünyada ?
Bu sözleri duyan dostluk içten içe kederlenmiş
Ama ne yapsın garibim bir cevap verememiş.
Sessizce yürümeye devam etmiş.
Gelgelelim iki farklı yol görünmüş onlara
Ayrılacakken tam dostluk da aşk da farklı taraflara,
Dostluk seslenmiş aşka
"Benim niye var olduğumu sormuştun ya bu dünyada
Bir çok nedeni olsa da bunlardan biri sensin aslında
Sen kibrinle terk edip gittiğinde insanları
Silmek için burdayım ardında bıraktığın gözyaşlarını..."
Aşk duymazlıktan gelip devam etmiş yoluna
Ve çıkmış konaklayacak başka bir kalp aramaya
Dostluksa sapmış başka bir yola
Giden Kırık Kalpler diyarına...
ÜMİTSİZLİK ÇEMBERİ
Bir acı dalgadır kaplar içini,
Yavaş yavaş kemir seni,
Her yudumda biraz daha güçlenir,
Sen kederlendikçe o keyiflenir.
Çıkamazsın bu bir çemberdir.
Dönüp dolaşıp geleceğin nokta aynı yerdir.
Farklı şeyler düşünmeye çalışırsın;
Ama ne yaparsan yap odaklanamazsın
Ümitsizlik hastalığıdır bunun adı.
Zaman bile değildir bunun ilacı.
Tek bir çaresi var,
O da senin içinde saklı.
Öyle bir hastalıktır ki süründürür.
Uyuyamazsın gözüne uyku girmez...
Gülemezsin,
Gülüşlerin düğümlenir dudaklarında...
Düşünmek istersin ama ne fayda...
Böyle dönüp dolaşırsın düşüncelerinin içinde.
Kaybolup pes edersin belki de...
Fakat marifet pes etmek değil
Gitmektir bir çözüme.
Dedim ya saklıdır ilacı kendinde,
Adım adım ilerleyeceksin kendinin merkezine.
Uzun, bir o kadar da tekin olmayan bu yolda,
Tek bir şeye odaklanacaksın,
Asıl konumuzdur o da.
Kendine telkin verip ilerle.
Düşüncelerinin içinde dolaş gönlünce.
Ama takılma fazla sağda solda;
Mühim olan ümitsizliğe düştüğün konudur burada
Bul o konuyu ve bak uzaktan çembere...
Az önce içinde bulunduğun o sonsuz yere.
Al eline dizeleri ve parçala bu çemberi,
Sonra da bir noktayla yok et her şeyi.
Bitti mi...
Bu kadar kolay olsa keşke
Dönüp durmaya devam çemberde,
Biri beni bulur ve kurtarır kim bilir belki günün birinde...
Yavaş yavaş kemir seni,
Her yudumda biraz daha güçlenir,
Sen kederlendikçe o keyiflenir.
Çıkamazsın bu bir çemberdir.
Dönüp dolaşıp geleceğin nokta aynı yerdir.
Farklı şeyler düşünmeye çalışırsın;
Ama ne yaparsan yap odaklanamazsın
Ümitsizlik hastalığıdır bunun adı.
Zaman bile değildir bunun ilacı.
Tek bir çaresi var,
O da senin içinde saklı.
Öyle bir hastalıktır ki süründürür.
Uyuyamazsın gözüne uyku girmez...
Gülemezsin,
Gülüşlerin düğümlenir dudaklarında...
Düşünmek istersin ama ne fayda...
Böyle dönüp dolaşırsın düşüncelerinin içinde.
Kaybolup pes edersin belki de...
Fakat marifet pes etmek değil
Gitmektir bir çözüme.
Dedim ya saklıdır ilacı kendinde,
Adım adım ilerleyeceksin kendinin merkezine.
Uzun, bir o kadar da tekin olmayan bu yolda,
Tek bir şeye odaklanacaksın,
Asıl konumuzdur o da.
Kendine telkin verip ilerle.
Düşüncelerinin içinde dolaş gönlünce.
Ama takılma fazla sağda solda;
Mühim olan ümitsizliğe düştüğün konudur burada
Bul o konuyu ve bak uzaktan çembere...
Az önce içinde bulunduğun o sonsuz yere.
Al eline dizeleri ve parçala bu çemberi,
Sonra da bir noktayla yok et her şeyi.
Bitti mi...
Bu kadar kolay olsa keşke
Dönüp durmaya devam çemberde,
Biri beni bulur ve kurtarır kim bilir belki günün birinde...
İMKÂNSIZ BİR AŞKIN KADERİ
Hayatın solgun sayfalarına
Kaderin silinmeyen mürekkebiyle yazılan
“Ölüm” adlı şiirin ilk dizesinde bulmuştum seni.
O kadar saf ve temizdin ki,
Bir an, çok kısa bir an cennete gitmiştim sanki
Pürüzsüz teninden yayılan parfümünün eşsiz kokusu
Rüzgârla dalgalanan saçlarının arasından süzülerek
Bedenimi adeta okşuyor,
Duyularımı kamçılıyordu.
Bir an için yaşamı hissettim.
Gözlerin,
Ağır kederleri kara kapılar ardına saklamış,
Her şeye rağmen gülümseyebilen gözlerin
O gün bana hayata yeniden bakabilmeyi öğretti.
Dudakların,
Bir erkeğin arzuladığı kadar yumuşak,
En derin sırları saklayabilecek kadar sıkı,
Bir gül kadar kırmızı…
Düşlüyordum peri kızını
Okşarken yüreğimi,
Saçlarının rüzgârı…
Başka bir alemde hissettim kendimi
Bana uzattığında elini
Ellerin,
Dünyanın en yumuşak maddesiydi sanki
Bir an için tuttum ama, sonra kayıp gitti...
Tıpkı geçip giden zaman gibi
İşte böyle başlamıştı
Kendimi yiyip bitirme mevsimi...
Gözlerin deymiyordu gözlerime
Başkasına aitti
Dudaklarından dökülemezdi aşk cümleleri
Öznesi başka biriydi
Ve o narin ellere bir daha değilemezdi
Bir başkasıyla kenetliydi
Bu duygular kemirdikçe kemirse de beni
Sonunda kurtulmayı başardım bu esirlikten
Duygularımın esaretinden
Ellerim kelepçeli, dudaklarım kilitli
Aramaya çıktım bulamayacağımı bilsem de seni
Hayâlin bile benim için bir ümit şimdi
Kim bilir bir gün karşılaşırız belki
Ve kaderin silinmeyen mürekkebi
Bu kez yalnızca yazar ikimizi :
“İmkânsız bir aşkın hikâyesi”…
Kaderin silinmeyen mürekkebiyle yazılan
“Ölüm” adlı şiirin ilk dizesinde bulmuştum seni.
O kadar saf ve temizdin ki,
Bir an, çok kısa bir an cennete gitmiştim sanki
Pürüzsüz teninden yayılan parfümünün eşsiz kokusu
Rüzgârla dalgalanan saçlarının arasından süzülerek
Bedenimi adeta okşuyor,
Duyularımı kamçılıyordu.
Bir an için yaşamı hissettim.
Gözlerin,
Ağır kederleri kara kapılar ardına saklamış,
Her şeye rağmen gülümseyebilen gözlerin
O gün bana hayata yeniden bakabilmeyi öğretti.
Dudakların,
Bir erkeğin arzuladığı kadar yumuşak,
En derin sırları saklayabilecek kadar sıkı,
Bir gül kadar kırmızı…
Düşlüyordum peri kızını
Okşarken yüreğimi,
Saçlarının rüzgârı…
Başka bir alemde hissettim kendimi
Bana uzattığında elini
Ellerin,
Dünyanın en yumuşak maddesiydi sanki
Bir an için tuttum ama, sonra kayıp gitti...
Tıpkı geçip giden zaman gibi
İşte böyle başlamıştı
Kendimi yiyip bitirme mevsimi...
Gözlerin deymiyordu gözlerime
Başkasına aitti
Dudaklarından dökülemezdi aşk cümleleri
Öznesi başka biriydi
Ve o narin ellere bir daha değilemezdi
Bir başkasıyla kenetliydi
Bu duygular kemirdikçe kemirse de beni
Sonunda kurtulmayı başardım bu esirlikten
Duygularımın esaretinden
Ellerim kelepçeli, dudaklarım kilitli
Aramaya çıktım bulamayacağımı bilsem de seni
Hayâlin bile benim için bir ümit şimdi
Kim bilir bir gün karşılaşırız belki
Ve kaderin silinmeyen mürekkebi
Bu kez yalnızca yazar ikimizi :
“İmkânsız bir aşkın hikâyesi”…
YAŞAMIN TADI
Kaçımızın gerçek sevinçleri var ki bu dünyada ?
Hüzünlerimiz gibi yalan mutluluğumuz da
Donuk gülümsemeler yalnızca dudaklarda
Bazan de akar gözlerden birkaç damla
Mutluluğu arar insanoğlu hep başka yerde
Ama bilmez ki asıl mutluluk kendi içinde
Bakınıp sağa sola yalancı mutluluklara kapılır
Oysa o hep insanoğlunun içinde saklıdır
Mutluluk hayatın bilinmeyen sırrı
Mutluluk yaşamın tadıdır tadı.
Hüzünlerimiz gibi yalan mutluluğumuz da
Donuk gülümsemeler yalnızca dudaklarda
Bazan de akar gözlerden birkaç damla
Mutluluğu arar insanoğlu hep başka yerde
Ama bilmez ki asıl mutluluk kendi içinde
Bakınıp sağa sola yalancı mutluluklara kapılır
Oysa o hep insanoğlunun içinde saklıdır
Mutluluk hayatın bilinmeyen sırrı
Mutluluk yaşamın tadıdır tadı.
GİT(ME)
Gerçekten sevseydin
Böyle çekip gidebilir miydin ?
Gözlerime bakıp da
Soğukkanlılıkla yalan söyleyebilir miydin
Basit bir yalandan mı ibaretti
Bu masalsı sevdan
Son sayfayı kapayıp da
Rafa kaldırabileceğin bir masal mıydım hayatında ?
Ne de güzel okuyordun oysa
Yalandan hikâyelerini bana
Sözcüklerden bir dünya kurmuştuk kendimize
Toz pembe hayaller içinde
Beraberdik ya
Tüm engeller bir toz bulutuydu önümüzde
Fakat toz olan hayatımmış meğerse
Yalandan bir sevgi üzerine inşa edilmiş
Yanlış bir hayat...
Sağlam bir temel değilmiş ki
Yıkılıp gitti senin sayende...
Sana güvenmiştim
Çünkü temeli sendin
Ve bir depremle
Yokoluverdin...
Geriye
Benden arda kalanlar
Ve sen...
Beni benden alan sonra da arkasına bakmadan
Çekip gidebilen sen
Git...
Gitme kal demiyorum
Beni de yanına al demem
Arkandan
Ağlamam oyuncağı elinden alınmış bir çocuk misali
Kalbim iki parçaya bölünmüş
Ve iki parçası da
Delice sen gibi çarpsa da gitme kal demem
Kararını vermişsin çoktan,
Düşüncelerini değiştiremem...
Gücüm yok, tükettim hepsini anla...
Akmıyor artık gözlerimden yaş
Tükettim hepsini,
Tükettim gözyaşlarımı,
Tükettim sözcükleri,
Tükettim kendimi, benliğimi,
Tükettim hayatımı,
Ve ben de gidiyorum şimdi,
Topladım bavulumu
Yanıma ne mi aldım
Bir "ben" i aldım senden arda kalan,
Bir de kalbimi, sahte sevdalarla yıkılmayan...
Git ki gidebileyim,
Yeniden başlayabileyim kendi ellerinle öldürdüğün hayatıma
Sıfırı tükettim artık...
Kaybedebilecek neyim vardı ki senden başka
Sen gittin ve ben bittim
Şimdi ben de gidiyorum
Bendeki seni bitirerek
Veda ediyorum hayata...
Ve merhaba diyorum
Yeni bir yaşama
ELVEDA...
ve
MERHABA...
Böyle çekip gidebilir miydin ?
Gözlerime bakıp da
Soğukkanlılıkla yalan söyleyebilir miydin
Basit bir yalandan mı ibaretti
Bu masalsı sevdan
Son sayfayı kapayıp da
Rafa kaldırabileceğin bir masal mıydım hayatında ?
Ne de güzel okuyordun oysa
Yalandan hikâyelerini bana
Sözcüklerden bir dünya kurmuştuk kendimize
Toz pembe hayaller içinde
Beraberdik ya
Tüm engeller bir toz bulutuydu önümüzde
Fakat toz olan hayatımmış meğerse
Yalandan bir sevgi üzerine inşa edilmiş
Yanlış bir hayat...
Sağlam bir temel değilmiş ki
Yıkılıp gitti senin sayende...
Sana güvenmiştim
Çünkü temeli sendin
Ve bir depremle
Yokoluverdin...
Geriye
Benden arda kalanlar
Ve sen...
Beni benden alan sonra da arkasına bakmadan
Çekip gidebilen sen
Git...
Gitme kal demiyorum
Beni de yanına al demem
Arkandan
Ağlamam oyuncağı elinden alınmış bir çocuk misali
Kalbim iki parçaya bölünmüş
Ve iki parçası da
Delice sen gibi çarpsa da gitme kal demem
Kararını vermişsin çoktan,
Düşüncelerini değiştiremem...
Gücüm yok, tükettim hepsini anla...
Akmıyor artık gözlerimden yaş
Tükettim hepsini,
Tükettim gözyaşlarımı,
Tükettim sözcükleri,
Tükettim kendimi, benliğimi,
Tükettim hayatımı,
Ve ben de gidiyorum şimdi,
Topladım bavulumu
Yanıma ne mi aldım
Bir "ben" i aldım senden arda kalan,
Bir de kalbimi, sahte sevdalarla yıkılmayan...
Git ki gidebileyim,
Yeniden başlayabileyim kendi ellerinle öldürdüğün hayatıma
Sıfırı tükettim artık...
Kaybedebilecek neyim vardı ki senden başka
Sen gittin ve ben bittim
Şimdi ben de gidiyorum
Bendeki seni bitirerek
Veda ediyorum hayata...
Ve merhaba diyorum
Yeni bir yaşama
ELVEDA...
ve
MERHABA...
21 Mayıs 2009 Perşembe
AŞK'TAN ÖTE
Sen
Bir sonbahar yağmuru
Gözlerimde başlayan
Ve kalbime akan
Her damlasıyla can bulduğum
Yaşam suyum
Sen
Öylesine değil ölesiye sevdiğim
Sevgi dolu tek bir sözcüğüne
Dünyaları verdiğim
Aşktan öte duygular beslediğim...
Aşk ki
Destanlar yazılır söylenir uğrunda nice
Kalemim kağıdım tükenir benimse
Duygularımı bir getirsem dile...
Emin ol düşündüğünden daha yücedir
Sana olan sevgim
Gün olup fark edebilmendir
Şu dünyada tek dileğim...
Kim bekler saatlerce
Selam verebilmek için sadece
Bir kapı önünde
Fark edilmeden sessizce...
Ya da kim ağlar söyle
Geceler boyu, uykusuz
Sevdiği insan
Izdırap çekerken yatağında,
O da eşlik eder, uzaktan, yalnızlığına
Kim dua eder, kendi için değil
Sırf onun için,
Onu değil kendisini sınaması için
Haykırarak Rabb'ine
Bu kadar çok sevmese...
Söyle kim dayanabilir
Bu kadar yakınken
Bu kadar uzak kalabilmeye...
Hangi gönül katlanabilir
Bu kadar çok sevmeye
Fakat sevilememeye...
Kim yaşayabilir
Bir damla suyu olmadan
Hayat denilen bu çölde...
Söyle...
Can suyum söyle...
Bir sonbahar yağmuru
Gözlerimde başlayan
Ve kalbime akan
Her damlasıyla can bulduğum
Yaşam suyum
Sen
Öylesine değil ölesiye sevdiğim
Sevgi dolu tek bir sözcüğüne
Dünyaları verdiğim
Aşktan öte duygular beslediğim...
Aşk ki
Destanlar yazılır söylenir uğrunda nice
Kalemim kağıdım tükenir benimse
Duygularımı bir getirsem dile...
Emin ol düşündüğünden daha yücedir
Sana olan sevgim
Gün olup fark edebilmendir
Şu dünyada tek dileğim...
Kim bekler saatlerce
Selam verebilmek için sadece
Bir kapı önünde
Fark edilmeden sessizce...
Ya da kim ağlar söyle
Geceler boyu, uykusuz
Sevdiği insan
Izdırap çekerken yatağında,
O da eşlik eder, uzaktan, yalnızlığına
Kim dua eder, kendi için değil
Sırf onun için,
Onu değil kendisini sınaması için
Haykırarak Rabb'ine
Bu kadar çok sevmese...
Söyle kim dayanabilir
Bu kadar yakınken
Bu kadar uzak kalabilmeye...
Hangi gönül katlanabilir
Bu kadar çok sevmeye
Fakat sevilememeye...
Kim yaşayabilir
Bir damla suyu olmadan
Hayat denilen bu çölde...
Söyle...
Can suyum söyle...
19 Mayıs 2009 Salı
SON ÇIRPINIŞ
Karanlık
Kapladığında her yeri,
El arar tutacak, başka bir eli,
Bilse de hissedemeyeceğini.
Gözler arar başka gözleri,
Bilse de göremeyeceğini.
Ve çırpınmaya başlar yürek,
Kafesteki bir kuş misali,
Yalnızlıktan kaçamayacağını bile bile,
Son bir ümitle…
Gece ilerler…
El bulamayacağını anlar başka bir eli,
Sarılır yalnızlığa,
Gözler, kapanır çaresizliğin koynunda,
Yürekse, çırpınmaktan yorgun düşer,
Ve son sözlerini fısıldar karanlığa,
Duyulmayacağını bilir oysa…
“Gündüzün ortasındayım ama,
Gecenin koynundayım,
Hayatın ezgisinde olsam da
Sensizliğin sessizliğindeyim,
‘Bekleyeceğim hiç gelmeyecek aydınlığı
Seni bekleyeceğim’
Diye haykırmak istiyorum,
Ama,
Avazım çıktığı kadar susuyorum.”
Alacakaranlık…
Yürek, dayanamaz daha fazla,
Ve son verir hayata,
Kanat çırpar özgürce,
Yalnızlık esaretinden,
Bilinmeyen sonsuzluğa…
Kapladığında her yeri,
El arar tutacak, başka bir eli,
Bilse de hissedemeyeceğini.
Gözler arar başka gözleri,
Bilse de göremeyeceğini.
Ve çırpınmaya başlar yürek,
Kafesteki bir kuş misali,
Yalnızlıktan kaçamayacağını bile bile,
Son bir ümitle…
Gece ilerler…
El bulamayacağını anlar başka bir eli,
Sarılır yalnızlığa,
Gözler, kapanır çaresizliğin koynunda,
Yürekse, çırpınmaktan yorgun düşer,
Ve son sözlerini fısıldar karanlığa,
Duyulmayacağını bilir oysa…
“Gündüzün ortasındayım ama,
Gecenin koynundayım,
Hayatın ezgisinde olsam da
Sensizliğin sessizliğindeyim,
‘Bekleyeceğim hiç gelmeyecek aydınlığı
Seni bekleyeceğim’
Diye haykırmak istiyorum,
Ama,
Avazım çıktığı kadar susuyorum.”
Alacakaranlık…
Yürek, dayanamaz daha fazla,
Ve son verir hayata,
Kanat çırpar özgürce,
Yalnızlık esaretinden,
Bilinmeyen sonsuzluğa…
ELMA ŞEKERİ
Küçüktük,
Dikmiştik bir sevgi fidanı,
Sonsuz engellerle dolu yaşam çölüne,
Başlamıştı bir aşk hikâyesi, küçücük avuçlarımızda.
Birbirine kenetlenen minik kalplerimizde.
Hoş, samimi, gerçek sevgilerimiz vardı,
Maskelerin altına gizlenmeyen;
Gerçek sözlerimiz vardı,
Yalanın yanına yaklaşamadığı;
Pembe düşlerimiz vardı,
Karanlığın ulaşamadığı...
Büyüdük,
Kalmadı eser diktiğimiz fidanlardan,
Büyük avuçlarımız, tutamadı hayatın elinden,
Kum gibi akıp gitmişti zaman,
Değişmişti yaşam,
Samimi ve gerçek sevgiler,
Bırakmıştı yerini bir günlük sahte sevdalara
Sözlerimiz işbirliği peşindeydi yalanla adeta
Hayatımızsa, gömülmüş kumlarına zamanın, toz içinde,
Bir karanlık bakıştır çökmüş gözlerimize...
Bilirim, gelmeyecek akıp giden zaman geri,
Ondan imkânsız belki de, değiştirmek kendimizi,
Ama yine de,
Şimdi,
Küçük bir çocuk masumiyetiyle son bir kez daha
Sorsam acaba zamana
Geri verir mi elma şekerimi
O küçük avuçlarıma...
Serhat SÜREK (27.11.2008 // Perşembe // 00:30)
Dikmiştik bir sevgi fidanı,
Sonsuz engellerle dolu yaşam çölüne,
Başlamıştı bir aşk hikâyesi, küçücük avuçlarımızda.
Birbirine kenetlenen minik kalplerimizde.
Hoş, samimi, gerçek sevgilerimiz vardı,
Maskelerin altına gizlenmeyen;
Gerçek sözlerimiz vardı,
Yalanın yanına yaklaşamadığı;
Pembe düşlerimiz vardı,
Karanlığın ulaşamadığı...
Büyüdük,
Kalmadı eser diktiğimiz fidanlardan,
Büyük avuçlarımız, tutamadı hayatın elinden,
Kum gibi akıp gitmişti zaman,
Değişmişti yaşam,
Samimi ve gerçek sevgiler,
Bırakmıştı yerini bir günlük sahte sevdalara
Sözlerimiz işbirliği peşindeydi yalanla adeta
Hayatımızsa, gömülmüş kumlarına zamanın, toz içinde,
Bir karanlık bakıştır çökmüş gözlerimize...
Bilirim, gelmeyecek akıp giden zaman geri,
Ondan imkânsız belki de, değiştirmek kendimizi,
Ama yine de,
Şimdi,
Küçük bir çocuk masumiyetiyle son bir kez daha
Sorsam acaba zamana
Geri verir mi elma şekerimi
O küçük avuçlarıma...
Serhat SÜREK (27.11.2008 // Perşembe // 00:30)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)